Şubat28
Yüreğim şiir dolu
Mısralar akıyor damarlarımda
Ah be Gündüz
Bastın yine damarıma
Usul usul
O ince, kurnaz gülüşünle
Ben yine oturdum
Çekirdek çitliyorum
Kabağınkini mi, ayçiçeğininkini mi
daha çok severim
Yoksa sen’inkini mi
Tuzlu tuzlu dudaklarımı kuruta kuruta
çatlaklarımı yaka yaka
çitliyorum
Kâsenin kenarı kırık Gündüz
Kâsenin dibi çatlak Gündüz
Dudaklarım buruştu
Ellerim durmuyor Gündüz
Bu kâseyi atsak ya
Yine paketin dibini gördük be Gündüz
Ah be Gündüz
Sevde Kaldıroğlu
30 Aralık 2018
İstanbul
Şubat4
Sözcükleri kusma
Kısma da
Avuç avuç serp yaşama
Suskun kalmasın yüreğin
Gözlerin konuşmasın yalnızca
Hele de öfken!
Uzuvlarınla tutunma yaşama
Dizelerinle tutun
Hecelerinle
Yaşadıklarınla değil
Düşlediklerinle
Unutarak değil
Anımsayarak
Ve tuttuğunu sev
(Koparma sakın)
Bazen bir kalem
Bazense bir ruh
Ve nadiren
Bir yaşam
24 Şubat 2013
Ocak25
Yalnız kalmaktan korkmuyorum,
Onsuz kalmaktan korkuyorum.
İstanbul, 10 Ocak 2019
Ocak30
Gözyaşı büyük nimet.
Ne güzel demiş şair—ya da dememiş.
Radyoda hüzünlü bir şarkı—Ne radyosu, bu devirde radyo mu kaldı?
Youtube’da hüzünlü bir şarkı*
824.021 izleme.
Neyse, ne diyordum?
Gözyaşı, diyordum, gözyaşı büyük nimet.
Kirpikler susamışken ölesiye, kupkuru çöle
döner tenin ve gözbebeklerin
al al dallanırken bir türlü
akmaz o narin—çirkin—gözyaşı.
işte o zaman söylenirsin kendi
kendine. kuru bir kağıt, kuru bir
kalem elinde.
İstanbul – California
16 Haziran 2013 – 29 Ocak 2018
Aralık7
Şehirlere saklıyorum anıları.
Kişileri.
Göz yaşlarını.
Kavanozlarda biriktiriyorum
Sonra hiç geri dönmüyorum.
Haritanın bambaşka köşelerine.
Gömüyorum onları.
Her gittiğim şehri lanetliyorum.
İnce uzun değneğimle.
Ant içiyorum.
Bir daha o topraklara adımımı atmam.
Bir daha olmaz.
Olmaz.
Sonra bir daha.
Yeni yüzler ediniyorum.
Yeni anılar.
Yeni kişiler.
Yapıştırılmış kalpler.
Sonra bir daha.
Geriye kalan.
Cam kavanozlarda.
Tüketilmiş nefeslerin buharı.
6 Aralık 2017
Ağustos4
Sunum: Attila İlhan’ın “Ağustos Çıkmazı” ve “Yanlış Yaşamak” Şiirleri İncelemesi
Attila İlhan Sunumu
AĞUSTOS ÇIKMAZI
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun
Attila İlhan
YANLIŞ YAŞAMAK
yanılmış bir kapıyım simsiyah
kendi üstüme kapanıyorum
seni paris’te kaybettim
yanlış bir yerde arıyorum
bozduğum her saat
içimi büsbütün daraltıyor
hiçbir mutluluğum kalmadı
ne bıraktıysan harcadım
inge bruckhart
resimlerine bakamıyorum
yanlış bir bulut çoğalıyor
akşamları yanılmış içlerime
ağzımda bozuk bir pil tadı
o korku değil artık bu yaşadığım
telefon zillerine dolaşarak
bak ne ben leipzig’deyim
ne de sen istanbul’da
ne depart kahvesi’nde çay içiyoruz
ne tiryaki köpek’te şarap
seni görmeden öleceğim
bir daha görmeden
inge bruckhart
zaten kaç yıldır yaşamıyorum
hep yanıldık mı kimbilir
inanmak gelmiyor içimden
o yanlış tren bindiğimiz midir
azala azala unutulduğumuz
hani leipzig garı’nda biten
yine yanlış mı yaşıyoruz
karanlığımızı avuçlarımıza öksürerek
sen bir kadın ıssızlığına koşulmuş
yarıdan fazla mavi gözlü
eylülden eylüle gülümseyen
ben görünmez raylara düğümlü
garlarda yankılanan bir erkek
değerinden eksiğine bozulmuş
ölüversek mi ne
en büyük yanlışlığı benimseyerek
gizli bir nem sinmemiş mi ellerine
ya saçların fena halde sonbahar
yanlışlar prensesi inge bruckhart
yine marne üzerine kar yağıyor
geceleyin bembeyaz ıhlamur ağaçları
yanıldıkça lüzumsuzluğumu anlayıp
insan yaşadığından utanıyor
uykularımızda yalnızlık korkuları
dışımızda en küstah yanlışlıklar
içimizde en başka türlü ayıp
Attila İlhan