Şiirimin Hikayesi – Bir Rüzgar Çıksa
Tarih, 2008 Ağustos’unun sonları. Yer, Gültepe/İstanbul.
Babamın yeni aldığı bir romanı görüyorum, Deniz Çakır’ın “Bir Rüzgar Çıksa” adlı romanı. Adı, ilgimi çekiyor. Ama -adının beni etkilediği kadar kendisi onu etkilememiş olsa gerek- babam fazla üzerinde durmuyor romanın, bir kenara koyuyor onu. Ertesi gün yine gözüme takılıyor roman. Bir kağıt, kalem alıyorum elime; oturuyorum koltuğa; başlıyorum yazmaya. “Bir rüzgar çıksa…” Kelimeler dökülüyor kalemimden ardı ardına. Sanki ezbere biliyormuşum gibi yazıyorum bir çırpıda. Sonra dönüp okuyorum yazdıklarımı. Yalnızlık kokuyor, hüzün kokuyor şiirim. Halbuki bunlar mı hissettiklerim? Hayır, sevdiklerim yanımda, mutluyum… Ama böyle hisseden insanlar tanıyorum, onları görüyorum, anlamaya çalışıyorum. Belki anlıyorum, belki anlayamıyorum. Ama bir şekilde tanık olduğum duygular dilleniyor kalemimde ve böylece oluşuyor “Bir Rüzgar Çıksa” adlı şiirim.
Aradan birkaç ay geçiyor. Kasım ayında Genç Paylaşım dergisinde öykü ve şiir yarışması ilanını görüyorum. Sonra annemin de ısrarıyla gönderiyorum yarışmaya bu şiirimi. Aradan aylar geçiyor, umudum tam bitiyorken bir telefon! Ve şiirimin Türkiye genelinde 2. olduğunu öğreniyorum. Tabii çok seviniyorum.
Ama tabii ki bir denemeyle kazanılmış bir başarı değil bu. Bundan önce başka eserlerle başka yarışmalara da katılıyorum. Ama pek çoğundan cevap gelmiyor ya da katılım belgesi gönderiliyor sadece. Ama umudumu kaybetmiyorum, hevesimin kırılmasına izin vermiyorum. Yine yazıyorum, yine katılıyorum yarışmalara.
Yani benim için önemli olan yazmak. Sevdiğin için yazmak, karşılık beklemeden yazmak, sadece kendin için yazmak…
02.02.10