Ocak14
Sözcükler boğazımda
fakat ilerlemiyor
ne bir aşağı
ne bir yukarı
ilkbahar 2013
Böyle anlar geliyor, sözcükler boğaza diziliveriyor, tıkıyor, boğuyor; bazen öldürüyor sessizlik. Fakat yazı burada, yazının sesi hep yüksek, hep güçlü. Kalem dile derman olabiliyor pek çok zaman.
1 Şubat’ta Sevde’nin Günlüğü’nün yedinci yılı dolacak. Nereden nereye. Yazar suçlu; yazmadığı için, yeterince yazamadığı için. (En çok da yeterince Türkçe yazı yazamadığı için.) Ama okur affeder. (Affeder, değil mi?)
2017 daha dolu olsun, umut dolu, yazı dolu. Ne de olsa kâğıdın öteki tarafında siz varken yazmak daha bir güzel.
Sağlıcakla,
Sevde Kaldıroğlu
13.01.17
Mayıs23
Kırık bir salıncak kadar özgür yüreğim
Uçtu uçacak sanki
Her saniye
Fakat ölesiye sadık
Ve daima tutsak
Soğuk paslı zincirlere
18.05.16
Ocak22
Kırmızı bir musibet dönüp duruyor baş ucumda.
Ekim20
Çok farklı duygular içerisindeyim
Kuru toprak gibi
Toz duman
Sivri sivri çakıl taşları
Üzerine yalın ayak bastın mı
Can yakan
Cana batan
Kan çıkaran
Çok farklı korkular içerisindeyim
Mavi mürekkep gibi
Koyu
Karanlık
Damladığı yeri yakan
Halka halka yayılan
Belli belirsiz
Dil yanığı gibi
Ele avuca gelmez
Dile gelir
(Çoğu kez de gelmez,
Dilin ucunda kalıverir)
Göze gelir bazı zaman
Fakat göze batmaz
Cana batar
Cana banar
Alaz alaz
Bir damla kelama
Susar
Avaz avaz
Susar
Sevde Kaldıroğlu
29.06.15 – 19.10.15
Temmuz16
Yarın bayram, erken kalkın çocuklar.
Tabii tüm çocuklar değil,
Annesi babası yanında olan çocuklar.
Bayram sofrasına uyanan çocuklar.
Bayram kutlanan topraklarda yaşayan çocuklar.
Diğer çocuklar uyuyabilir.
Onların erken kalkmasına gerek yok
Çünkü ne şeker var onlara, ne de kurban olan.
“Kurban olurum ben yavruma”
Yok artık, geçti gitti.
Büyündü.
Büyümek zorunda kalındı.
Kendi elleriyle büyüdü o çocuklar.
Öpülesi ellerden uzak
Cebe sıkıştırılan beşlik, onluklardan uzak.
El öpen elleri
Beş kuruş derdinde
Boş ceplerinde yumulu şimdi
Bir başlarına.
Bugün bayram, öğlene dek uyuyun çocuklar!
16.07.15
Temmuz7
hayalperest der niceleri
ancak unutma ki
nicelerinin hayal bile edemedikleri
senin gerçekliğin olmuşsa
işte bunu
karşıdan karşıya geçerken
düşlerinin elinden tutan
o küçük kız çocuğuna borçlusun
bense
hayallerimle düzdüm bu taşlı yolları
ve yine
her nefesimde
bir düş üflerim yaşama
19.07.13
Haziran30
Neredeyse bir yıl aradan sonra yeniden şiir yazmak,
hem de Türkçe şiir yazmak,
kusuruyla, acemiliğiyle, fakat tüm içtenliğiyle yazmak,
insan olduğunu tüm çıplaklığıyla, korunmasızlığıyla kaleminin ucunda duyumsamak
Bu, anlatılmaz bir duygu…
——————————————-
Ben bugün bir şiir yazdım
Ben bugün bir şiir yazdım
Belki bir yıldan sonra ilk defa
Öyle planlı olmadan
Paldır küldür elimde buldum kalemi
Bir avuçta kucakladım
Hiç yadırgamadan
Boynumu eğmeden, utanmadan
Kalemin metal teni
Parmaklarımı hiç bırakmamışçasına
Duyguyla
Hevesle
Yazdım.
Ben bugün bir şiir yazdım
Bir şiir ki
Alnı açık, omuzları dik
Fakat burnu kalkık değil
Gözleri gözüne değer
Gökyüzüne değil
Göz bebekleri parlak
Belki biraz uykusuz, kanlı
Sahura dek oturmuş
Bir bardak demli çayla
İnce belli bardakta
Ve ince belli bir kalem
Tutturmuş eline.
Ben bugün bir şiir yazdım
Öyle apar topar
Hızlı hızlı
Kağıda eziyet etmeden
Hırsla, şehvetle değil
Hisle yazdım
Okudum, duydum, dinledim
Yazdım.
Ben bugün bir şiir yazdım
Soğuk bir kış gecesi
Yorgana sarılırcasına sarıldım kaleme
Avuçlarım terledi yazdıkça
Sardım sarmaladım
Neden sonra avuçlarım,
Yüzümü kucakladı
Azıcık ağladım
On parmak dolusu
Uzamış nemli tırnaklarım
Alnımı karışladı
Belki de ilk defa
Sormadım neden
Yazdım yalnızca
Yalnız-ca yazdım
Kalemimin sıcaklığında
Ben bugün bir şiir yazdım
Kaynar, taze çay tadında
İnce belinden tuttuğum gibi kucakladım
29 Haziran 2015 Pazartesi