Özdemir Asaf ve Özdeyiş
Sunum: Şiir İncelemesi
Hiçbir şey söyleme
Söylersen
Yap.
Yaparsan
Sus.
Susarsan
Kaçma.
Kaçarsan
Söyle.
Özdemir Asaf
Sunum: Şiir İncelemesi
Hiçbir şey söyleme
Söylersen
Yap.
Yaparsan
Sus.
Susarsan
Kaçma.
Kaçarsan
Söyle.
Özdemir Asaf
Sunum: Cüceler ve Uzun Boylu “Cüce”ler: Orhan Pamuk’un Sessiz Ev Romanında Recep, Hasan ve Metin Karakterleri Üzerinden Eziklik Duygusunun İncelenmesi
Sunum: Yaşar Kemal’in Yer Demir Gök Bakır romanında korku izleğinin incelenmesi:
“Yazarken asla okuyucuyu düşünmedim. Kendi dilimi, metnini yaratmaktan başka; okuru eğlendirmeyi, kaç satacağımı, beğenilip beğenilmeyeceğimi, eleştirmenlerin hoşlanacağı gibi yazmayı falan hiç düşünmedim.”
Ne yürekli sözler Leyla Erbil’in söyledikleri! Kendi dilini, metnini yaratmaktan öte hiçbir çıkar gütmeyen, neredeyse ütopik denebilecek bir yazın şekli. Erbil’in sözlerinde saygı duyulası bir yücelik, yüreklilik ve tokgözlülük yatıyor aslında. Öyle ya yazma sürecinde anın sınırları içinde kalmayı başarıp noktadan ötesini düşünmemek kulağa geldiğinden de epey zor bir beceri. Ödülü ise kayda değer: yalnızca kendi için var olan, saf, cüretkar ve güçlü, çok güçlü bir yazı. Bu ödüle gerçekten sahip olabilen kaç kalem, kaç yazar vardır, kestirmek güç; tam anlamıyla bilmek ise—bana sorarsanız—olanaksız. Kendim için konuşmak gerekirse, okuru bir kez bile düşünmeden yazdığım bir yazı dahi olmadı, diyebilirim açıksözlülükle. Ancak çocukluktan beri süren yazma serüvenimde okur ve beğeni kaygısını kalemimin ucundan ta zihnimin berilerine kadar itelemeyi başardım. Boyutunu küçülttüm, sınırlarını daralttım ama yok edemedim; hiç yok edebilecek miyim peki? Belki yıllar geçtikçe kalemim piştikçe başaracağım bunu, belki de pek çoğumuz gibi hiç başaramayacağım.
24.02.13
Sözcükler boğazımda
fakat ilerlemiyor
ne bir aşağı
ne bir yukarı
ilkbahar 2013
Böyle anlar geliyor, sözcükler boğaza diziliveriyor, tıkıyor, boğuyor; bazen öldürüyor sessizlik. Fakat yazı burada, yazının sesi hep yüksek, hep güçlü. Kalem dile derman olabiliyor pek çok zaman.
1 Şubat’ta Sevde’nin Günlüğü’nün yedinci yılı dolacak. Nereden nereye. Yazar suçlu; yazmadığı için, yeterince yazamadığı için. (En çok da yeterince Türkçe yazı yazamadığı için.) Ama okur affeder. (Affeder, değil mi?)
2017 daha dolu olsun, umut dolu, yazı dolu. Ne de olsa kâğıdın öteki tarafında siz varken yazmak daha bir güzel.
Sağlıcakla,
Sevde Kaldıroğlu
13.01.17
Kırık bir salıncak kadar özgür yüreğim
Uçtu uçacak sanki
Her saniye
Fakat ölesiye sadık
Ve daima tutsak
Soğuk paslı zincirlere
18.05.16
Yağmurda ıslanan insanları seviyorum. Kıyafetinin vücuduna yapışmasına aldırmadan. Ya da paçasını boyayan çamura. Yalnızca tenindeki damlaları hissederek. O serin ıslaklığı özümseyerek. Güzel görünmeye çalışmadan. Yanından geçenlerin ne düşündüğünü umursamadan. Şu koca şehrin beton sokaklarında kendi olabilen. Üşüyen ve gülümseyen insanları. Yürekli. Harbi. Kendi. Yağmurun getirdiği o toprak kokusuyla beslenen. Doğal. İçten insanları. Doğayı seven. Birbirini seven. Islak, kusurlu, günahkâr bedenlerini seven insanları. Yağmurdan kaçmayan. Yağmuru kucaklayan insanları. Çünkü bütün kara bulutlarıyla, şimşekleriyle, gök gürlemeleriyle, bu sonsuz gökyüzü, onların.
08.02.2016