Sevde'nin Günlüğü

Yazmayı seviyorum…

Bu ay ne okusak? Temmuz ’12

Temmuz26

Merhaba!

Yaz tatiline gireli beri internetten uzak kaldığımdan fazla yazı yayımlayamadım. Ama şimdi nihayet İstanbul’da evimdeyim. Yaz başından bu yana hem bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında Urfa’ya hem de biraz tatil yapabilmek adına Ayvalık’a gittim. Şimdi de bir yayınevinde staj yapıyorum, denebilir. Tabii ”tatil” dediğime bakmayın; her an projelerle, derslerle, okumalarla dolu ama en azından kendime de biraz olsun vakit ayırabilmeyi başardığım bir süreç bu yaz tatili benim için. Nitekim özellikle Ayvalık’ta birkaç kitap bitirebildiğim için mutluyum ve aralarında sizlere mutlaka önermek istediklerim var. Her şey bir yana, fazlasıyla yoğun geçen bir okul döneminden sonra yine doya doya okuyabilmenin keyfi sanırım paha biçilemez!

    • Pride and Prejudice (Gurur ve Ön Yargı)/Jane Austen:

Geçen ayki yazımda bitirmeye söz verdiğim kitaplardan biriydi bu. Bir aşk klasiği haline gelmiş bu kitap klişeleşmiş övgülere düşmeden nasıl anlatılır, bilemiyorum. Beğendim, çok beğendim.

İngilizce bir tez yazacağım bu kitap ile Little Women(Küçük Kadınlar)’ın karşılaştırması üzerine. Toplumun kadına bakış açısıyla ilgili olacak tezim; tam olarak hangi noktanın üzerinde duracağımı henüz netleştiremedim. Ancak Gurur ve Ön Yargı romanında bu konuda öyle çok malzeme var ki hangisine odaklanacağıma karar veremiyorum. Ama en çok da anne Bayan Bennet üzerinden yansıtılan ve Victoria dönemi İngiltere’sinde pek çok genç kızın yegane yaşam amacı haline gelmiş olan evlilik kavramı toplumsal bir takıntı ve baskı unsuru olarak işleniyor kitapta. Jane Austen bu olguya gerçekten eleştirel bir gözle mi bakıyor, yoksa içinde bulunduğu toplumun bir parçası ve yaşamın ger(ç)eklerinden biri olarak mı sunuyor bu kavramı okura; bu da üzerine düşündükçe, yazdıkça ve yeniden okudukça yanıtlamayı umduğum pek çok sorudan yalnızca biri.

Kitabın adına değinecek olursam yapıtı özetleyen, yalın ve anlamlı, ender başlıklardan olduğunu düşünüyorum. Romanı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ayrıca kitabın 2005 yapımı filmini de izlemek isteyebilirsiniz; zira kitabı okusanız da okumasanız da mutlaka izlemeniz gereken bir film. Takdire değer oyunculuk ve müziklerle zenginleştirilen sahneler en az anlatılan öykü kadar keyif verici. Romanın beyaz perdeye uyarlanması konusunda bazı yerinde değişikliklerin yanı sıra bazı eksiklikler olsa da ortaya oldukça başarılı bir çalışma çıktığını söylemeliyim.

  • La Delicatesse/David Foekinos: Fransızca bir kitap bu; hatta okuduğum ilk Fransızca kitap, diyebilirim. Türkçesinin basıldığını zannetmiyorum ama Türkçeye ”Aşkın Renkleri” diye çevrilen film versiyonu geçen aylarda vizyondaydı. Bu arada filmi oldukça başarısız bulduğumu da ekleyeyim. Nitekim kitabın gerek konusu gerek de olay akışı yönünden çarpıcı bir yanı yok; övgüye değer tek özelliği, iki bölümde bir araya sıkıştırılan komik ve ince ayrıntıların okuru gülümsetmeyi başarabilmesi. Ancak bu kitabı önermemin en önemli nedeni, Fransızca’yı benim gibi yabancı dil olarak öğrenenler için kolay bir okuma sağlaması. Örneğin ben La Delicatesse’i okurken anlamını bilmediğim yüzlerce sözcükle karşılaşmama rağmen sözlük kullanmadan anlatılanı anlayabildim. Tabii betimlemeler gibi ayrıntıları çoğu kez anlamadan okuduğumu da itiraf etmeliyim. Yine de hem Fransızca sözcük dağarcığımın gelişmesine hem de tümce yapılarıyla haşır neşir olup Fransızca metinlerin korktuğum kadar zor olmadığını fark etmeme yardımcı oldu bu kitap. ”Fransızca öğrenmeme rağmen okuyup anlamakta güçlük çekiyorum” diyenlere önerilir!
  • Waiting for the Barbarians (Barbarları Beklerken)/J.M.Coetzee:

Halen üzerine düşündüğüm, oldukça etkileyici ve can yakıcı şekilde ”gerçek” bir roman Barbarları Beklerken. İnsanoğlunun yüzyıllar boyu sürdürdüğü savaşları, eziyetleri, haksızlıkları ve en önemlisi de kayıtsızlığı üzerine bir alegori. Okurken titreten yoğunlukta betimlemelere sahip eser; okuru rahatsız edip sorgulatmak amacı taşıyan betimlemeler bunlar. Romanın, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 1948’ten 94’e dek sürdürülen ırkçı ayrımcı Apartheid sistemine gönderme olduğunu savunanlar da var; ancak şu yazıda da vurgulandığı gibi bunun yalnızca tek bir duruma değil, Apartheid gibi haksızlık ve eziyet üzerine kurulu insanlıkdışı -halen süren- pek çok duruma gönderme olduğunu söylemek daha doğru.

  • Yazar Olabilir miyim? Yaratıcı Yazarlık Dersleri/Semih Gümüş: Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkan ve bir gecede okuyuverdiğim Haziran basımı tazecik bir kitap bu! Adından da anlaşılabileceği gibi genç yazar adaylarına yönelik. Bu kitabı buraya sıkıştırmak yerine kitap üzerine bir yazı yazıp en kısa zamanda yayımlayacağım! Şimdilik ”mutlaka okunmalı” deyip bırakayım.
    • ”NOTOS” Dergisi 34.Sayı – Haziran – Temmuz 2012:

Geçen ay önerdiğim yazıların dışında pek çok yazarın değerli ve sorgulayıcı denemelerine rastlayacağınız ”Popüler Edebiyat Nedir, Ne Değildir?” dosyasını incelemenizi tavsiye ederim.

Yazı bol bol okuyarak ve kendinize zaman ayırarak geçirmeniz dileğiyle…

İyi okumalar!

26.07.12

Yeri: Bu ay ne okusak?, Edebiyat | Bu ay ne okusak? Temmuz ’12 için yorumlar kapalı

Bu ay ne okusak? Haziran ’12

Haziran21

”Sözcükler” Dergisi 37.Sayı – Mayıs – Haziran 2012:

  • Şadan Karadeniz/”Çevirmenin Rol Uzaklığı”
  • Ayça Erkol/”Sevgi”: Son derece yalın ve içten olan bu öykü, yalnızca birkaç sayfada karakterlerini günlük yaşamlarımızdaki simalara dönüştürüyor; son tümcesinden sonra dahi bizi onların geçmişleri ve gelecekleri üzerine kurduğumuz düşüncelerle baş başa bırakıyor.

”NOTOS” Dergisi 34.Sayı – Haziran – Temmuz 2012:

  • Duygu Bayar Ekren/”Kurşunkalem Aşkına!”: Kurşunkalem açmayı bir sanata dönüştüren yaratıcı bir kişilikten söz ediyor bu yazı. İlginizi çekerse bu haberi okuyup ”Artisanal Pencil Sharpening” sitesini ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

  • Notos’ta her ay olduğu gibi bu ay da ”Bu fotoğrafın öyküsünü yazar mısınız?” başlıklı bir öykü yarışması var. Ancak dergide de belirtildiği gibi bu, ”diğer öykücülerle değil, her genç yazarın kendiyle yarışması”. Bu sayıda August Sander’ın 1914’te çektiği bir fotoğraf yer alıyor. Fotoğrafın öyküsünü yazıp Notos’a yolladıktan sonra öykünüz seçilirse derginin bir sonraki sayısında yayımlanıyor. Siz de katılmak isterseniz Notos’un bu ayki sayısını alabilirsiniz.

——————-

Bu ay dergiler dışında fazla kitap okuyamadım ama bu yaz -ödevlerim ve projelerim için de gerekli olduğundan- on beş kadar kitap okuyacağım, okuduktan sonra da görüşlerimi burada paylaşacağım. İşte okuyacağım kitaplardan bazıları:

  • Pride and Prejudice (Gurur ve Önyargı)/Jane Austen
  • Little Women (Küçük Kadınlar)/Louisa May Alcott
  • Sessiz Ev/Orhan Pamuk
  • The White Tiger/Aravind Adiga
  • Othello/William Shakespeare
  • Chronicle of a Death Foretold (Kırmızı Pazartesi)/Gabriel Garcia Marquez
  • Waiting for the Barbarians (Barbarları Beklerken)/J.M.Coetzee
  • Karalama Defteri-Ararken/Nurullah Ataç
  • La Delicatesse/David Foenkinos

Umarım bu kitapları ve daha okumam/yapmam gereken pek çok şeyi şu kısacık üç ayın içerisine sığdırabilirim!

Hepinize iyi okumalar ve iyi tatiller dilerim!

21.06.12

Bu ay ne okusak? Nisan ’12

Nisan23

İşler yoğun olunca normalde hem bir zevk hem bir gereklilik gibi gelen okuma eylemi öyle zor geliyor ki! İşte bu ay o kadar yoğun ve yorucuydu ki doğru düzgün kitap okuyamadım; ama daha önceki aylarda okumuş olduğum ya da şu anda okumakta olduğum yarım kitaplardan söz edeyim öyleyse.

İklimler/Andre Maurois: Bir kadının ve bir erkeğin aşka bakış açısı: Bu kısa tümce bile İklimler’i açıklamaya yetebilir, bir duygunun bir kadın ve bir erkek tarafından nasıl yorumlandığını değişik bakış açılarıyla anlatıyor Fransız yazar. Olay örgüsü bakımından çok orijinal ve çok kuvvetli olmasa da okuyarak aşkın büyüsüne kapılmaktansa aşk üzerine düşünmeye yönelten bir roman.

Edebiyattan Pek Anlamam/Jenny Davis, Kenneth C. Davis: Büyük edebi eserler ve yazarlar hakkında kısa ama ilginç ve akılda kalıcı bilgiler veren bu kitap, küçük ve modern bir edebiyat ansiklopedisi niteliğinde.

Dergiyi sorarsanız neyse ki onu aksatmadım, yeni bir dergi bile keşfettim: Notos.

”NOTOS” Dergisi 33.Sayı – Nisan – Mayıs 2012: Güzel öyküler, söyleşiler ve haberlerle dolu bu dergi. Sözcükler dergisinden biraz farklı; yalnızca deneme, öykü vb. içermiyor; edebiyat dünyasına ilişkin ilginç haberlere de yer veriyor dergi. Bu yönden edebiyat gazetesi kıvamında. Edebiyat dergisi alışkanlığı kazanmak için oldukça uygun bir başlangıç olacaktır NOTOS dergisi, mutlaka öneriyorum.

  • Duygu Bayar Ekren/”Bir kitap al, bir kitap bırak”: ABD’de başlayan küçük kütüphaneler projesinden bahsediyor bu yazı. Okul binası görünümünde içi kitapla dolu küçük bir dolap bugün ABD’nin pek çok eyaletinde bulunuyor. İşlevi ise kitap okumak isteyen herkesin ücretsiz olarak ödünç olabileceği sembolik bir kütüphane oluşturmak. İçinden istediğiniz kitabı alıp okuduktan sonra geri bırakıyorsunuz, eğer kitabı bırakmak istemezseniz kendi kitaplığınızdan başka bir kitap ekliyorsunuz bu küçük kütüphaneye. Ayrıca bu dolaplardan isterseniz siz de sipariş verebiliyorsunuz. Ayrıntılı bilgi için Duygu Bayar Ekren’in NOTOS’taki haberini okuyabilirsiniz.
  • Faruk Ulay/”Kahve içmeye gidilen kitapçılar”: İçinde kahve satılan kitapçılar üzerine ilginç bir bakış açısı sunuyor yazı.
  • Semih Gümüş/Küçük İskender-Söyleşi: Oldukça güzel ve düşündürücü bir söyleşi, okumanızı tavsiye ederim.
  • Mine Soysal/ ”Yetişkinler İçin 100 Temel Eser Listesi”: 100 Temel Eser gibi edebi yapıt listelerinin çocuklar, gençler için hazırlanıp onlara dayatılmasının yerine öncelikle yetişkinler için hazırlanmasını gerektiğine vurgu yapıyor yazar. Bir gün öncesinde bir deneme yazarken bu konuya benzer bir şekilde değinmiştim, bu yüzden düşüncelerimi yansıtması açısından çok hoşuma gitti bu yazı. Gençlere dayatılan unsurlardan biri olan eser listeleri üzerine güzel bir eleştiri.

Tabii geçen ay da bahsettiğim Sözcükler dergisinin sayısını bir kez daha anımsatmak istiyorum:

”Sözcükler” Dergisi 36.Sayı – Mart – Nisan 2012

İyi okumalar dilerim!

23.04.12

Yeri: Bu ay ne okusak?, Edebiyat | Bu ay ne okusak? Nisan ’12 için yorumlar kapalı

Bu ay ne okusak? Mart ’12

Mart20

Saf ve Düşünceli Romancı/Orhan Pamuk: Yazarın Harvard Üniversitesi’nde verdiği Norton derslerinin bir derlemesi bu kitap. Yaşamımda bu denli zevkle okuduğum kitaplar nadirdir. Orhan Pamuk roman yazma ve okuma zevkinin yanı sıra meslek sırlarını hem okur hem de yazar bakış açıları arasında gide gele aktarıyor okura; öyle ki yazma coşkusunu olduğu kadar okuma coşkusunu da duyumsuyorsunuz okuduğunuz her satırda. Özellikle genç ve -benim gibi- amatör yazarlar için çok sağlam bir roman rehberi ve ilham kaynağı olduğunu düşünüyorum. Edebiyatı seven ve okuma ya da yazma gibi edebi uğraşlara vakit ayıran herkesin kendini bulabileceği ve mutlaka zevk alacağı bir kitap.

The Crucible-Cadı Kazanı/Arthur Miller: 1692’de Amerika’nın Salem köyünde geçen cadı avını 1950’lerin ABD’sinde Senatör McCarthy önderliğindeki Komünist avına benzeten Arthur Miller, The Crucible adlı oyununda politik alegorinin ötesinde insan doğasının değişmeyen özelliklerini; menfaat ve intikam duygusunu tarihten iki büyük örneği gözler önüne sererek derinlemesine işliyor. İnsanın dış dünyasını medenileştirerek ilerlediği gelişme yolunda iç dünyasından -kirli ve acımasız duygularından- ödün vermediğini ve yüzyıllar boyu insanoğlunun aslında değişmediğini vurucu ve gerçek bir hikayeyle ortaya koyuyor yazar.

”Sözcükler” Dergisi 36.Sayı – Mart – Nisan 2012: Sözcükler’in bu sayısı da bir önceki gibi çok güzel. Bu kez özellikle şiirler ilgimi çekti, oldukça sade fakat anlamlı şiirler var dergide. Mutlaka alın bu sayıyı, özellikle bordo kapağıyla size de bana verdiği gibi ilham verecektir 🙂

  • Roni Margulies/”Pencereden Bakan Kadınlar”
  • Ferruh Tunç/”Turyap Oteli”nde Hatırlama Girişimi-1-2-3

Peki siz neler okudunuz bu ay?

20.03.12

Yeri: Bu ay ne okusak?, Edebiyat | Bu ay ne okusak? Mart ’12 için yorumlar kapalı

Bu ay ne okusak? Şubat ’12

Şubat3

Merhaba herkese!

Günlüğümde kendi ağzımdan size hitap ederek konuşmayalı uzun zaman oldu, sanıyorum. Ama yazma tembelliğinden değil,  sadece ‘yazmış olmak için’ yazmak istemeyişimden kaynaklanıyor bu. Neyse konumuza gelirsek her ay devam ettirmeyi umduğum bir gelenek başlatıyorum günlüğümde; ”Bu ay ne okusak?” başlığı altında her ay değişik dergilerde okuyup ya da herhangi bir yerde karşılaşıp beğendiğim yazıların başlıklarını -bulabilirsem linklerini veya nereden okuyabileceğinizi de belirterek- paylaşacağım burda. ‘Nereden çıktı bu?’ derseniz son zamanlarda kaygılandığım bir konuyu paylaşayım sizinle. Toplum olarak ne kadar az okuduğumuzdan yakınmayacağım ama ”çok değerli ürünler veren kalemlerin tanınmadığından ya da bilmem kaç ödüle layık görülmeden halk arasında okunmadığından” dert yanacağım. Belki benim de yeni yeni fark ettiğim bir şey bu; çoğunlukla medya tarafından reklamı bol yapılan eserler dışında başka bir şey okumuyor insanımız. Bir de bir yazarımız bir kez zirveye çıkmışsa onu kolay kolay indirmiyoruz oradan, her eserini yüceltiyoruz; halbuki bilmediğimiz, duymadığımız belki de en az ‘yüceltilen’ kadar değerli yazarlarımız var, onları unutuyoruz çoğu kez.

Sonuç olarak bu düşüncelerle beslendi bu yeni fikrim, dilerim daha zengin bir yelpazeden okumaya teşvik eder bu sayfa, hem sizi hem beni.

”Sözcükler” Dergisi 35.Sayı – Ocak-Şubat 2012-Yeni keşfettim bu dergiyi. Birkaç farklı edebiyat dergisi alıyordum birkaç aydır, doğrusu içinde çok farklı ve emekle yazılmış pek çok güzel yazıyla karşılaştım. Bu ay mutlaka almanızı tavsiye ederim. İşte içinden en çok beğendiklerim:

  • Murathan Mungan/”Şiir Kitabım 1”den Poetik Notlar: Şiir üzerine çok ince düşünülmüş notlar bunlar, özellikle ”Nota Sehpası” ve ”Vidalar” çok hoşuma gitti.
  • Hakan Savaş/Bozkırın Tezenesi: Bir Zamanlar Anadolu’da: Nuri Bilge Ceylan’ın ”Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi üzerine oldukça güzel bir bakış açısı sunuyor yazar. Filmi izleyip beğenen ya da beğenmeyen herkese yeni bir ufuk açacağını düşündüğüm bir yazı. Şahsen ben filmi zaten çok beğenmiştim, bu yazı sayesinde tam anlamıyla irdeleyemediğim derinliklerinin de farkına varmış oldum.

Murathan Mungan/Yüzleşme Korkusu: Ekim 2006’da ”Birikim” dergisinin 210.sayısında yer almış yazarın bu yazısı. Nasıl bulup okuyabilirsiniz, hiçbir fikrim yok ama ben edebiyat öğretmenim sayesinde okudum ve çok etkilendim bu yazıdan. Her açıdan aydınlatıcı bir yazı, mutlaka okunması gerektiğini düşünüyorum.

Özdemir Asaf/”Seni Saklayacağım”: Özdemir Asaf’ın eserlerini okuyorsanız belki tanıdık gelecek size bu şiir. Ama ben yeni tanıştım onunla ve inanın, çok sevdim.

Seni Saklayacağım

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.

Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.

Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.

Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.

Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.

Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.

Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.

Özdemir Asaf

Benden şimdilik bu kadar!Peki siz neler okudunuz bu ay?